5 Nis 2010

Eskişehir'e kaçtık


önceki postumda da dediğim gibi cuma günü eskişehire gittim. günübirlik de sayılmazdı hani, sanki ankarada geziyormuşcasına öğlen gidip akşam geldik. ama çok da güzel vakit geçirdik.

sabah 7de kalkmıştım ve üstelik o gece 3.30da mı ne uyumuştum. bu aralar uyku sorunum var. resmen 3 den önce uyuyamıyorum. okul ve de kurs olduğu zamanlar işkence tabi bu bana. o sabah da zar zor yollara düştüm. o gün arabam olmayacaktı, bu da camentanın bilkent yollarına erkenden düşmesi demekti. okula 9.30 gibi vardım, 9.45 gibi çıktım. ha neden okula gittim? caponla buluşup kuaföre gidicektik. o saçını kestirecekti, ben de bana nasıl bir model yapılabilir onu soracaktım. işlerimiz bitti, saat 11 gibi caponun evine geçtik. 12.15 gibi de S. gelince gar yoluna düşmemek için hiç bir sebebimiz yoktu. taksiye atladık ve gar'a gittik.

1 de trenimiz vardı. bindik gittik. tam 2.30 da eskişehirdeydik. senelerdir istediğim eskişehiri görme eylemini o saatten beri değiştirmiş oldum. açlıktan bayılmak üzere olduğumuzdan trenden iner inmez kendimizi bulduğumuz ilk burger king'e attık ki, bu da kanatlı alışveriş merkezinde olanı idi. önceden fabrikaymış burası. genelde yiyecek ağırlıklı, üst katında sinema bowling vs. olan oldukça küçük bir AVM. karnımızı güzelce doyurduktan sonra durağımız doktorlar caddesi oldu. yürüdük baya bi. ardından porsuğun kenarında yürüdük, şansımız nası kötüyse, porsukta suları çekmişler temizlik yapmak için. güzel bi porsuk kenarı yürüyüşü hayal ederken ben, çamura talim oldum. ki su olduğu zamanlar gondolla sanırım turlar falan oluyomuş. yaklaşık 45 dakikamızı yürüyerek geçirdikten sonra odunpazarı'na gittik. fotoğraf çekicektim. o kadar şirin ki odunpazarı. restore edilmiş evler, dar sokaklar. tam sevdiğim bi tarz. zaten havalar ısındımı millet kapı önünde muhabbete başlarmış burda. tam seyirlik!

S.in evi de vardı odunpazarında. önünde fotoğraflar çektik. sarı renkte ve inanılmaz tatlı bi evdi. daha sonra lüle taşlarının satıldığı mekanlara gittik. ilginç şeyler ortaya çıkarıyorlar lüle taşlarıyla. ardından kurşunluya gittik ki sanırım burası tarihi bi cami. yanılıyo da olabilirim. burada ise günün tüm seyrini değiştiren bir "amca" vardı. 3ümüz yürürken amca önümüzde durup kafasını kaldırıp minarelere baktı. bir yandan da sigarasını içiyordu. eğer deviantart'ıma bakmışsanız görmüşsünüzdür zaten çektiğim o fotoğrafı. bu fotoğraf beni kesmeyince amcanın yüzüne baka baka fotoğrafını çektim, sonra da aynen topuk. gün boyu "amcaaağğ" diyerek dolandık o olaydan sonra. 1.5 saat kadar yürüdük sanırım odunpazarı civarında. adalara gidip oturalım bi yerde dedik. hazır oturmuşken bi de nargile içelim dedik. nargile içebileceğimiz bir mekan için yarım saat aynı koordinatlarda yürüdük sanırsam. ama sonra da oturduk. nargilesi öyle ahım şahım değildi. ama olsundu. aylar aylar sonra nargile içmek bana iyi geldi.

sonrasında S. ile gidip çiğ börek yedik. (bu arada capon arkadaşıyla buluştu, biz onları yalnız bırakıp gezelim dedik) ikimizde birer porsiyon çiğbörek istedik ama 1 porsiyonun içinde 5 tane olduğunu bilmediğimizden fazlasıyla ziyan ettik. yiyemedik. tıkandık. zaten aşırı yağlı bişi. ordan çıkıp tekrar adalar, doktorlar caddesi, espark tarafı falan yaptık. espark'ın yanında bulunan güzel mekanlar var. bana park caddesini anımsattı. 222 ye girelim dedik, kapıdaki korumaları görünce vazgeçtik. zaten daha sonra caponla arkadaşını almak üzere tekrardan uzunca bir yol yürüdük. caponların yanına vardığımızda artık S. ile ayaklarımız s.o.s. veriyodu gibi. kendimizi hoş bi cafeye attık ve eskişehirde kalan yaklaşık 1-1.5 saatimizi de orada değerlendirdik.

9.15 gibi mekandan çıktığımızda yağmur yağıyordu. S. ile hemen başladık: Durmaaa yağmurrr durmaaa. gar'a gidene kadar da devam etti bu şarkı.

garda sohbete daldık. S. bizimle dönmeyecekti o gece babaannesinde kalıcaktı. dolayısyla bizi geçiricekti. saat 21.52de olan bi trenimiz vardı. saate baktığımızda 21.47ydi. capon treni 10da sanıyormş, ondan rahatmış. hayır 21.52 de diyince bizi aldı bi koşturmaca. gördüğümüz ilk trene binmeye çalıştık, sonra sorduk bu ankara trenimi diye. yandaki peronda dedi. yandaki perona uçtuk adam dedi yandaki peron. son perona uçtuk. artık o dur diye düşünürken o perondaki görevli aslında 2. peronda olduğunu söylediç bu arada saat 21.51 falan. ee napıcaz derken, adam bize raylardan atlamamızı söyledi. en son raylara kendimi bıraktığımı hatırlıyorum. şöyle bişi var ki çok ciddi anlamda raylardan geri perona nası çıktık hatırlamıyorum. hatırladığım bi kapı vardı. ama kapıdan geçmedik galiba. en son ben peronda raylara düşmemek için bi panele tutunup trenin olduğu yere geçtim ve trene atladım resmen. ardımdan da capon. zaten bi 30 saniye sonra tren kalktı. az kalsın eve dönemiyoduk yani.

eskişehir maceramız da böyleydi...

not: editsiz, fotoşopsuz bir fotoğraf koyuyorum çektiğim. şoplanmış güzel halleri için deviantart'ıma bakabilirsiniz.

0 insan evladı "Durun siz kardeşsiniz!" demiş: