16 Eyl 2010

Ortaya Karışık, Alengirli


ben anladım ki bi olayı uzun uzadıya anlatamicam. zilyon tane taslak vardı az önce madride dair. hepsini sildim. başlıyorum, 5-6 satır yazınca sıkılıyorum. huzurlu bir şarkı açıyorum kendime ve öylesine uzanıyorum. tavandaki noktaları sayıyorum. kaçta kalmıştım en son? 1.672.195 olabilir mi?

mesela ben bu postu yazarken arkada şu çalıyor: http://fizy.com/#s/1lsv0t

-normalde bugün okul başladı. inanılmaz sancılı bi ders kayıt dönemiydi benim için. 5 dönemdir ilk kez böyle bi rezillik yaşadım. eklenen derslerim silindi, kotalar doldu, zaten sistem benim için o kadar geç açıldı ki, açmasalardı da olurdu. ama neyse ki hallettim. başta normalde dedim, çünkü öğlene kadar olan bütün derslerimi iptal etmiş hocalar. eh, öğleden sonraki 2 saat fransızca için koca yolu gidemeyeceğime karar verdim. daha doğrusu üşendim. çünkü servisle gitmem gerekecekti. bu da gün içinde bana 110 dakika için 3.5 saat yol gitmek demekti. araba olmayınca hayat zor :/

-araba yok, neden yok? çok güzel kaza geçirdim 2 hafta önce. o kadar güzeldi ki(!), anlatamam. arabaya arkadan bindiren bi ipne sağolsun ben de öndekine girince, eh biraz masraf, haşat olan araba... normal şeyler bunlar. en az 2-3 hafta daha arabam yok. bilkentin yolları taştan anlicağınız. TM servisleriyle 1 sene sonra yeniden buluşuyoruz yarından itibaren. ha hocalar insafa gelir, yarın ki dersleri de iptal ederlerse, her yerinden öpüyorum rüştü der, saygılarımı sunarım.

-bu yaz her ne kadar başımdan 2 ciddi büyük kaza geçmiş olsa da bana iyi geldi. çok gezdim, çok eğlendim. blogda konusuna hiç değinmedim ama marul yanıma, madride geldi son hafta. o yüzdendir son hafta güzel olucak yazmış olmam."ilk başbaşa tatilini yurtdışında geçiren şanslı piçleriz" diyip durmamsa, durumun gerçekten öyle olmasından ibaret. barcelonaya gidemedik belki ama, madridi gezdik, gece hayatına aktık, çok da güzel iyi vakit geçirdik. iyi ki gelmiş sevgilim... bir anlamda 3. yılımızı da madridde kutlamış gibi olduk. ama bir kutlama da ankara yaptık. 40 gün 40 gece parti yapalım dedik de, çok şaşaalı olur dedik, vazgeçtik :p bol bol fotoğraf çektik, bilimum yerlere anılarımızı bıraktık madrid sokaklarında. gecenin bi vakti boş sokaklarda kaybola kaybola yürüdük, ama şans bu ya, aslında varmak istediğimiz yerin tam önüne çıktık hep. bi imkan olsa, geri dönsek o günlere...

-kapadokyaya gittim geçen hafta, günübirlik. mıçmıç bayram ziyaretlerinden zerre haz almayan bünyeme çok iyi geldi. şuursuzca yürüdük, ordan oraya koşturduk. giderken tuz gölüne uğrayıp, havasını koklamamazlık yapamazdık, bi de onu gördük. kısacık saatlere çok şey sığdırdık, sonrasında evimize döndük.

-gezmelerim henüz bitmedi. 3 hafta sonra, 9 ekimde, bi aksilik olmazsa kastamonu'ya gidiyorum. ne işin var orda diyebilirsiniz, diyin bence de. ama yıllardır gidemediğimiz bir organizasyonun bu seneki noktası kastamonu imiş. sanırım gidiyoruz. uzun zaman sonra arkadaşlarımla, 1-2 eksik olsa bile, kalabalık grubumla haftasonumu geçiricem. oradan da çok güzel anılarla döneceğimi biliyorum.

-saç rengimi değiştirdim mesela. açık kahve yaptım. ancak biliyorum ki bunu 1 sene boyatmazsam civciv sarısına dönme ihtimali çok yüksek. koyu kahve bakıra dönüştü çünkü. şimdiden diplerimin çıkacak olmasına içerleniyorum. bir sonraki saç rengim ne olur, bilemem.

-yukarıda da yazdığım gibi, fransızca dersim vardı bugün. bu demek oluyor ki, bu sene de fransızca öğrenmeyi kafama takmış durumdayım. ama TÖMERle falan uğraşamıcam. okulda ne kadar kapabilirsem o kadar iyi. elbet gün gelir ben açıklarımı kurslarla kapatırım.

şimdilik yazacaklarım bu kadar. okul başlayınca daha sık post girebilirim belki, komiklikler şakalar...
--> Read more...

8 Eyl 2010

İstanbul'a Gittik Beraber, Türlü Maceralar da Yaşadık


okurum, okurum! sevgili okurum. sanırım sonunda yazıcak gücü buldum. ben istanbuldan döneli 2 hafta oluyo ama yazalım bakalım bi istanbul postu be ya!

madridden sonra sıkılmış portakala döndüm adeta. madridde dur durak bilmeden gezmelerim, geceleri içmeler, dışarı çıkmalar derken ankaraya gelince kendimi sudan çıkmış balık misali mal hissettim. sıkılıyodum, ağlıyodum. yapacak bi şey yok sonuçta ankarada. arkadaşlarımın hepsi tatilde... denizli bi tatile gidememişim, deniz hasretim tepe noktalarını çoktan aşmış. istanbulu da özlemişim, çokçana. hem de uzun zamandır görmediğim capon orda. ne yaptım? döndükten 10 gün sonra atladım trene istanbula gittim. inatçı hardal eşliğinde.

ah be okur, biz ankaralılar böyleyiz işte. ankarayı severiz aslında, bakma bok attığımıza ama istanbul bi başka memleket. ankarada olmayan herşey mevcut. deniz var herşeyden önce. hiç bişi bulamıyosan git deniz kenarında otur. öyle bi yer. ankarada gitsen gitsen nereye gidiceksin ki? or-an'a zaten gelme. dağ başı, kurt falan iniyo kışın. bu denli sapkın. o yüzden istanbul bize cennet. cennetten öte. bir de içinde sevdiklerin varsa, hah yeme de yanında yat.

döneli uzun zaman olduğu için gün gün ne yaptık detaylı hatırlamıyorum. ilk gün sinsi ketçapla buluştuk ettik, kanyona gittik. sonra caponun gelmesini bekledik vs. daha sonra da kendimizi gece dışarı attık zaten. bi de şu uğurkan erez denen adamı gördük falan. kalabalık bi grup olduk daha sonra küçük beyoğlunda. 3 gece çıktığımız gecede bi anda 8-9 olduk. hoş bi geceydi, sohbet ettik uzun bi süre. ramazana aldırmayan gönlüm hafif de içti tabi. ama orası istanbul, nolucağı belli olmaz. sınırı da çok aşmadık. hoş bi tebessümle evimize döndük daha sonra.

ertesi gün sıcaklardan bunalan bünyeler olarak kendimizi buz müzesinde bulduk. ha öncesinde itü'de kahvaltı yaptık, evet. nası özlemişim üşümeyi... kat kat giyinmeyi... bundandır ki dün gece çorap giyince pek bi sevindim mesela. neyse, daha sonra ne yaptık inan hatırlamıyoru okur. gece dışarı çıktık. ama gece güzel başlaması ve devam etmesine rağmen olaylı sonlanınca, şalterler attı bizde. evde sabaha kadar sinir harbi yaşadık. kendi içimizde olayın sebeplerini bulmaya çalıştık. çooook geç yattık çok. fazla geç. ertesi gün ebleklik yaşatacak kadar.

bi sonraki gün geldiğinde bebek'e gitme kararı aldık, yola koyulduk. bebek starbucks iyidir iyiiii. saat 5.30da bi arkadaşımızı taksimden uğurladıktan sonra taksimde durmaya devam ettik. Claire de Lune ile buluştuk... yeriz ki biz onu. ardından ben başka biriyle buluşmak üzere yanlarından kalktım ve önceki gecenin sinirini oluşturan insanın yanına gittim. ha neden gittim orası da ayrı olay... intikam, baldan tatlı intikam... planın sadece başlarıydı... nihıhoohhah.

son güne geldiğimizde, capon staj yaptığı için onsuzduk. bi ara öğle yemeğine yanına gittim hatunun. daha sonra da eve gelip pinekledim. en sonrasında fotoğraf çekicem ben yeaaa! diyerek atladım vapura. şehirden ayrıldığıma mı üzüleyim, arkadaşlarımdan mı bilemedim. gözyaşlarım sel oldu. hatta kadıköye indiğimde hala ağladığımı gören bi mendilci çocuk kendi çıkarları doğrultusunda "abla ağlama ya, bi mendil vereyim" bile dedi... en son trene binerken bile ağlıyodum artık siz düşünün. zaten o trenin son düdüğü istanbulun bir kez daha bitişiydi...

elbet gidicem bir daha... ancak bu istanbul çok tatlıydı be okur!

not: detaylar cidden hatırlanamadığı için bu kadarcık bi post çıktı. idare ediverin gari!
--> Read more...