28 Oca 2010

bilkent geleneksel kayıt günleri


eveeeet, bir registation manyaklığını daha geride bıraktım. hala uğraşanlar ve ders ekleme/bırakma son gününe kadar uğraşacak olanlar vardır elbet. ancak şu an elimden gelen budur. bir dersimin hocasının belli olmaması nedeniyle ona müdahele edemedim.

2 saat boyunca istediğim hocadan dersi kapabilmek için yerimden bile kalkmadım, su içmedim, açlıktan ölmeme rağmen yemek yemedim. tam umudumu kaybetmişken açılan 5 kişilik kotayla kendimden geçtim, dersi seçtim.(kafiyeye gel heheyyytt)

seçtiğim an inanılmaz mutlu oldum, salak gibi el falan çırptım. şu an çok mutlu ve huzurluyum. üzerimden bir yük kalktı resmen.

--

ankaraya kar bir geldi tam geldi. normalde kayıt günümde okula giderim ben, ne olur ne olmaz diye. şimdi pc çöker elektrik gider falan. sabah babam okula arabayla gidemezsin dediğinde "iyi yeaaa gitmem o zaman ben de" dedim. evden de bu ders seçimlerinin yapılıyo olabilmesine bayılıyorum. kayıt saatime 1 saat kala elektrikler gitmesin mi :S aldı beni bir telaş. jenaratör var ama modem sapıtmış durumda. bi türlü bağlanamıyorum internete. tam herşeyi göze alıp arabayla gidicektim ki elektrik geldi. beni büyük bir yol işkencesinden kurtardı. kar durmuştu gene başladı. bizim burada önceki yağıştan kalan bi 5 cm kar vardı, tahminen şu an dışarda 10-15 cm kar vardır. meteorolojide yağmur diyor bugün için ama kar uzun zamandır yağmadığı için olsa gerek inatla yağıyor. yağsın bakalım biraz. eğer yarın okulum olsaydı yağmasın dursun derdim ama cumalarımı boşalttım ve kar gibi bir kaygım yok yarın için. hehehe. okula gidecekler düşünsün :p

dün gece o kadar güzel göründü ki dışarısı... tam yatağıma girecekken gittim pencere kenarına üşüştüm. tüm ışıkları kapattım. ipodu taktım kulağıma. ispanyol ezgilerine o kadar güzel eşlik etti ki kar... bir yandan hiç lastik izi olmayan yol, karşı da orman.. hafif loş ışıklar... o an yanımda sadece marul olsun istedim. huzurum katlansın istedim. gecenin 2sinden 3üne kadar dışarıyı seyrettim tünediğim koltuğumun tepesinde. her zaman gri olan ankaraya sisle birlikte gelen kar o kadar çok yakışıyor ki... hele bir de karşında orman manzaran varsa, işte o zaman tadından yenmiyor. çok güzel bi uyku çekmişim zaten... düşünün o 1 saatin bana nasıl yağan kar gibi yumuşak geldiğini.

babamın sabah 8de kaldırmasıyla uykusuz kalsam da hala dışarıdaki beyazlığa bakıp huzur doluyorum. bir de aldım ya derslerimi istediğim hocalardan.. e ben daha ne isteyeyim?
--> Read more...

23 Oca 2010

ben

geçen gün inflack yazmış.. şimdiki liselilerle kendi lise çağını karşılaştırmış..
ben de bu yazıdan yola çıkarak ilkokul, orta okul ve lise yıllarımdan derlemeler yapmak istedim...


ilkokul:

bildiğin ezik idim. daha doğrusu yan sınıftaki kızlara nazaran. yoksa okulun tümünü tanırdım(onlar beni tanımazdı ama olsun), sınıf içinde ilkokul için süper denebilecek arkadaşlarım vardı.dersimize giren hocaların gözbebeğiydim çünkü notlarım oldukça yüksekti(hayır burda ow beybi ben muhteşemim havası yaratmaya çalışmıyorum, oturup mal mal ders çalışıyodum ona dikkat çekmek istedim). hiç bi zaman hocalarımdan "camenta böyle yaramaz, camenta böyle tembel" diye şikayet almadı ailem. çok konuşuyor da demediler. hiç konuşmazdım derslerde ben. konuşanlara "susar mısın ders dinliyorum" diyen, sevilmeyen arkadaş tipindendim. en uçarı davranışım, dersin ortasında bi gerizekalının bana küçük kağıtlar atmaya başlamasıyla benim sinirlenmem, aynı şekilde kağıtları top haline getirip suratına fırlatmam ve olayın tenefüste kızlar erkekler çatışmasına dönüşmesiydi. 3. kattan bahçeye kadar süregelen, tenefüs sonunda bahçenin bembeyaz olmasıyla sonuçlanan bi kağıt savaşıydı bu. zil çaldığında hepimiz sınıfa koştururken bi hocanın beni ensemden yakalaması, bahçeyi sen toplicaksın demesi, ve benim 3. sınıf gerzekliğimle "yooo, sen toplaağğğ" deyip kaçmamdı. bunu duyan sınıf hocamız beni yanına çağırmıştı ve dersin ortasında o kadının bulunduğu sınıfa giderek ondan özür dilememi istemişti. girdiğim sınıf 4. sınıftı ve inanılmaz bi eziklikle özür dilemiştim. en korktuğum an ise 5. sınıfta erkeklerin müzik dersinde tahtaya çıkıp ricky martin eşliğinde dans etmesi sırasında benim kahkaha dozunu kaçırıp sıradan düşmem üzerine tenefüste o erkek grubunda bulunan sınıfın belalısı tipin beni tenefüste boğazlamasıydı. altıma edebilirdim o an. zaten o günden sonra 1 dönem boyunca "her sorduğumda saati söylicennn" şeklinde bi ceza almıştım o bebeden.
-yani genel olarak, hatta %98 başarılı, sakin uslu bi kızdım.

ortaokul:

benim erkeklik yıllarım diye tabir edilebilir bu geçen 3 yıl. okul değiştirmiştim, ve yeni bir ortam beni gerim gerim gerecekti. gel görki 5. sınıfta bana saat cezası veren yarım akıllı da o okula geçmişti. zaten onu gördüğümde oradan topuklamak istemiştim. neyseki aynı sınıf değildik, bu salak 5 sene özelde okumasına rağmen hiç ingilizce bilmiyo olarak kabul görmüştü çünkü. neyse, bu dönemde ben pek kız gibi görünmüyodum. kızlar o dönem bana inanılmaz salak geliyolardı. yeni yeni makyaj hevesleri, etek kıvırmalar falan. zaten bunları o zamandan yapanlar şimdilerin popüler kaşarları oldular. o bakımdan erkeksi tavırlarımdan dolayı kendimi kutluyorum. 7. sınıfta okuldaki erkeklerden daha ciks kramponlarım vardı lan düşün. zaten küçükkene bale yapmamın vermiş olduğu kaslı bacaklarım sayesinde hiç de eğreti durmuyodu. ama o kramponları küçülünce ağlaya ağlaya verdim kardeşime. o derece tutkuyla bağlıydım. bordo kramponlarım.... yaz kış demeden giydim ben onu. sonra bi de okulun önünde takım renklerinde eşyalar satan bi amca vardı. her gün ama istisnasız her gün gidip sarı-kırmızı eşyalar aldım. bayrak olsun, kupa olsun. paramızın yarısı o adama gitti yani. ayrıca herkesten çok futbolcu kartım vardı. lise 1 e kadar gururla sakladım ben onları. sonra kız olduğumun farkına vardım.
ilk BİRimi ortaokulda aldım. 6. sınıfta. ama notlar şu şekileydi benim o dersten: 92, 36, 95, 91. 36 ne çirkin duruyo di mi lan orda. o 1 olmasaydı ben okulda ilk 3'e giricektim. hala acısı içimdedir. nedendir bilmiyorum ama çalışasım gelmemişti hiç. günlerce söyleyememiştim anneme ve babama. annem veli toplantısında öğrenince bildiğin ağzıma zıçmıştı da günlerce ağlamıştım.
-bu geçen 3 seneyi de başarılı, erkek görünümlü kız olarak özetleyebiliriz.

lise:

resmen 3-0 önde başladım liseye. hem bursluydum hem de en çalışkan öğrenciler sınıfında kendime yer edinmiştim. ingilizcede de kurlara ayrılmıştık ve ben gene en iyi bilenler sınıfındaydım. zaten hiç bi zaman dil dersleriyle problemim olmamıştı. asıl sorunum fen derslerinde olacaktı ki, bunu lisenin ilk dönemlerinde pek anlamamıştım. babamların arkadaşlarının olduğu her ortamda burslu camenta diye anılırdım, ve ne yalan söliyim bundan çok kaymak yedim. o ortamlarda en çok ben sevildim falan. zaten babamın arkadaşlarının çocukları arasında "wöeh" tarzı çalışkan olan 2 kişi vardır. onlarla da pek görüşemiyoduk. yani ortamın zeki kızıydım. lise 1 başlarında göz kalemini keşfettim, ama hiç bi zaman hafta içi sürüp de gitmedim bunu. kuralları biliyodum ve kurallara karşı gelmek isticeğim son şeydi. süt dökmüş kedi misaliydim. gerçi bunun acısını evde anne ve babama çirkefleşerek gösteriyordum. o dönemde popülerlik anlayışı benim için pazar günü arkadaşlarınla buluşabilmekti. hiç yapmadım. hiç popüler olmadım bu mantıkta. pazar günü benim için hep aile günü olmuştur. pazar kahvaltıları, pazar gezileri. özeldir hala benim için pazar. çok fazla pazarları insanlarla buluşmak istemem hala. sınıfımda inanılmaz gruplaşma vardı. ama ben hiç bi gruba mensup değildim. hatta capon, ki kendisi liseden tanıdığım, şimdi üniversitede en yakın arkadaşım, beni şu şekilde özetler her insana: garibim bu en arka en köşede oturur test çözerdi, arada bi gözlüğün üstünden sınıfı süzer, sonra gözlüğünü düzeltir gene teste dönerdi. lisenin özeti resmen budur. derslerde asla çıkarmadığım, çünkü çıkarırsam kör gibi hiç bişi göremiyorum, gözlüğüm, test kitabım ve ben. güzel bi üçlüydük. benim lisedeki grubum bunlardı. asosyaldim demiyorum, ama ne biliyim gene olsa gene aynı şeleri yapardım çünkü sınıf arkadaşlarım tam bir maldı. ne konuşacaktım ki... herkes bi havalı olma triplerindeyken ben oturur ders çalışır, müzik dinlerdim. asla marka takıntısı olan bi insan olmadım. ya da asla eteğini kıçına kadar kıvıran minik kaşar peynirlerinden. normaldim ben. çok normaldim hemde.


kısacası ben hayatın tadına üniversiteyle varmaya başladım. bi kere ünv. başlamadan hemen önce marul gibi süper biri girdi hayatıma. onun benim hayata bakışımın değişmesinde rolü çoktur. 2.5 senedir bi şekilde kendimi ortamlara sokabiliyorum, insanlarla konuşabiliyorum, rahatım bu konuda. şu anki arkadaş seçimlerimden hiç pişman değilim, öncekiler iğrençti. okuduğum yerden pişman değilim. baba parasıyla okuyo diyenlere baba parasıyla okuyanların ortalamalarına bakıp, sonra benimkilerine bakmalarını tavsiye ediyorum falan. bi şekilde notlarımı yüksek tutmaya çalışıyorum. o hırsım hiç azalmadı. bende değişen arkadaşlığa bakış açım oldu. az öncede dediğim gibi bir de değişmemi maruluma borçluyum...


işte ben buyum...

--> Read more...

18 Oca 2010

ankara yolları taştan, istanbul çıkardın beni baştan

eveet bendeniz istanbullara gittim, üstüne bi de geri döndüm bugün. ne kadar macera ne kadar macera :D :p

2ye doğru hastanedeydim, 4 e doğru da hastaneden çıktım. sonuçlar iyi. hala sağlamım :D 1 sene sonra tekrar gidilecek aynı yere. muhtemelen aynı tarihe yakın bir zamanda..



istanbul heyecanım sabancı üniversitesini gördüğümde artar benim. kalbim atmaya başlar. yıllarca hasret olduğum bir şehir istanbul. uzunca bir süre gidemediğim. uzun zamandan sonra tekrar gitmeye başlamam 5 sene öncesinde dayanıyor. 5 senedir ben her istanbula gidişimde heycanlanırım.

bugün arabada uyuduğumdan sabancıyı göremedim. zaten gözlerimi açtığımda gişelerden geçmiştik bile. ama dönüşte sabancıyı gördüm, ve hüzünlendim bu sefer. çünkü o heyecan, dönerken üzüntü oluyor içime. tamam, ben belki ankarayı aşırı seviyorum, ama söz konusu istanbul olunca etkisine aylar önceden girebilirim. bir nevi çocukluğumun geçtiği yer istanbul. o kadar sık gittim ki çocukluğumda.. zaten çocukluğumda oluşturduğum ilk arkadaşlıklar, dostluklar, hepsi istanbuldan. şimdiki en yakın arkadaşım kamil mesela...

istanbulda kalamadım bu sefer belki, ama gene de kısa süreliğine havasını almak bile iyi geldi. her ne kadar bugün orada hava yağmurlu ve kasvetli olsa da.. sanki kalamadığıma hüzünlenir gibi...
--> Read more...

17 Oca 2010

hıhı.

yarın 9 da istanbula gitmek için yola çıkmak.
ama saatler 4-5 i gösterdiğinde tekrar ankaraya dönüş yoluna çıkmak.
ne güzel dimi.
3 saatliğine istanbul.
ama sadece hastane.
hüff.
--> Read more...

15 Oca 2010

sabahın 10undan beri 2dklık pediyodlar ile mailimi ve stars'ımı kontrol ediyorum.
nerde notlar???
hani?
şimdi sinirden masayı yicem o olucak.
--> Read more...

bak şimdi.

bastı bacak nihalin bile eşşek taşlı yüzüğü var.
ehi ehi evleniyok ehi ehi diye ortalarda dolanıyo.
benim neyim eksik lan.
ben de evlencem.
marul! gel buraya.
ewlenicez.

:D
--> Read more...

11 Oca 2010

manda yuva yapmış söğüt dalına


başlık aşağıda yazanlarla tamamiyle alakasız olup, yazarın sıkılgan ruh halini temsil etmektedir.

- finaller bitti ya, çok fena yaydım. 12 saate varan uykular, sürekli bir derbederlik havası. hafta sonu beni kendime getiren tek şey sevgilimdi. eğer onunla buluşmasaydım muhtemelen şu an tipim ilk insanlara benzerdi. o derece yaydım bak.

- yahşi batıya gittik marulla. beğendik. başındaki animasyon, filmde kullanılan karikatürler.. hepsini çok hoş buldum. filmin ilk yarısı yavaş bir seyir izlerken, 2. yarısı çok daha atik sanki.. ayrıca cem yılmazın seyirciye ne zaman film arası olacağını filmde söylemesi bence çok hoş bir detaydı.
filmde yanımda oturan hödük gerizekalı yüzünden ilk yarıyı çok kafamı vererek izleyemedim çünkü bu angut sürekli olarak kıç diye tabir ettiğimiz bölgesini oynatmaktaydı. insan hiç mi yerinde duramaz be kardeşim? wöeh!

-tatilde herkes bi yerlere dağılıyor. hatta dağılmak ne kelime. dünyanın öbür ucuna gidenler bilem var. misal mi? capon teeee amerikalara gidiyor perşembe günü. hem de tek başına yolculuk edecek. sıkılırdım ben be. gerçi yolculuğun yarısında uyuyacak orası ayrı. 2 hafta yok kendisi.

- ben de haftaya pazartesi istanbul yolcusuyum. %80 5 gün kalıcam. minimal yaşantı naparsın :p

- uzun zamandır fotoğraf çekmiyordum. deviantart adresimi takip edenler anlayabilirler. bugün evde 1-2 bişi çektim. yüklerim belki. hele bi kurayım da CS4 ümü. pcye format atılalı aylar oluyor, ben hala fotoşop yüklemedim. ne zamandır fotoğraf çekmiyorsun sorusunun cevabı burada gizli aslında.

- lan gene ortalama hayal oldu ha. abi ben ne zaman planladığım ortalamayı tutturabilicem?!

- 10 nisanda madride gidiyorum, haftasonu kaçamağı gibin. ailemle gezip, bir sürü foto çekicem.

- hani bir yol 3 şerittir mesela. ama insanlar ısrarla o yolu 5 şerit kullanır ya... uyuzum. çok hem de.

- bu haftasonu kurs yoktu. sanki ispanyolcayı unuttum. öyle bir his geldi bana. his gelmek. ne demekse.

- bugün çektiklerimi az sonra yayınlarım. şimdi buna karar verdim.

- arabayla bi yerlere gitmeye alışmışım. dün araba olmadan gezince DONDUM. ama iyi oldu. arabasız olmayı da özlemişim hani.

- geçen gün aşkı memnunun eski bölümlerinden birine denk geldim internette. kıvanç tatlıtuğ saçlarını kestirince daha zayıf görünüyo. tüm mandalığı gitmiş, insana benzemiş. aferin kıvanç'a.

elim ağrıdı yaa. bugünlük bu kadar :D

adiosss
--> Read more...

8 Oca 2010

saldım çayıra

oohh beee bitti sonunda finaller!!! bilkentte geçirdiğim 3. über final festivalini de bi şekilde atlattım. gözüm artık 15inde açıklanıcak notlarda. o zamana kadar yayıcam olm!!

sabah yatıp akşam kalkıcam. film izlicem. wuhu!
kuş kadar hafifledim haaa. yapçak şey olmaması ne güzel şeydir!!!

şimdi ben dizi-film olaylarına girişiyim...
görüşürüz bloggerlar..

(ne saçma yazı lan bu, sevincime verin)
--> Read more...

5 Oca 2010

bana kaderimin bir oyunu mu buuuu??!!


yazmıcam dedim ama duramadım.
şimdi benim marulum çok hastaydı ya, hah o iyileşti. şimdi ben hastayım.
ses çıkarabilmek için ultra çaba sarf ediyorum. en yüksek seviyede.
ilaçlar uykumu getiriyo, 11de yatıp 12de kalkıyorum.
ve bunların hepsi finallerin TAM ORTASINDA oluyor.
3 gün arka arkaya finallerim var lan benim!
ne hastalığı demezler mi adama?
derler.
ya nolur 8 ocak saat 10.30 olsun.
evime gidiyim.
uyiyim.
sonra akşam olsun ben dışarı gidiyim.
arkadaşlarımla final stresini atıyım.
nolur nolur nolur!!!!
bu finaller belki son bulur,
nolur nolur nolur!!!!
bana bir A notu ver.

şimdi yazdım.
hasta olunca kafa dersten çok her yerde olabiliyor.
o değil de 10 sayfa humanity okumam lazım.
sonra okuduklarımı kitaba yazmam lazım.
offff.
lineer var daha.
ispanyolca da cabası.
tamam bildiğim şeyler ama tırsıyore.
bu arada tömerde 6 kur bitirdim. yarısı bitti.
hoş son kurda kalayazdım. tam ucundan geçtim.
olsun geçtim ya.
niye ben her cümlede alt satıra geçtim?
bilmiyorum.
hastayım ondandır.
başım ağrıyo, kulaklarım sızlıyo.
ateşim de var.
ben en iyisi derse döneyim.

* daldan dala.

cidden bu 8i gecesine kadar son yazım. bu sefer son.
bi de,
marulum ben seni çok seviyorum be!
--> Read more...

3 Oca 2010

2009dan kalan


ooowww beybi yeni yıl gelmiş.. geldi de bana mı geldi beee. bu sene pek bi durgun geçirdim. o yüzden ay şöle şahane ay böle şahane diyemicem o gece için. annemlerin arkadaşının evindeydik. yedik yedik yedik, içtik içtik. daha doğrusu babam içti içti içti, ben içtim :D o kadar çok içti ki o, ben takip edemedim. benim içtiğimse 2 kadeh şarap, 3-5 tane de şampanya. sonra 1.30 gibi sızdım zaten. finaller yüzünden pek bir uykusuzum a dostlar. yani sevgilimle olamadım :( ama en azından o gün gördüm. birbirimize hediyelerimizi verip, çok daha güzel bir yıl için söz verdik. eminim ki dertsiz tasasız bi ilişkimiz olucak bu sene.

ben hala 2009da kaldım. sanki 2010 diye bişi yokmuş gibi. çünkü hayatımda bişi değişmedi. takvimden 1 sayfa kopardım diye hayatımda her şey bir anda değişecek değildi zaten. sınavlar, dersler... tatili iple çekme. tüm umutlarım ve başıma gelecekler aynı işte.

ben 2009dan çok şey öğrendim. ağlaya ağlaya öğrendim hem de. bu yüzden sevmedim işte. çok ağlattı beni bu yıl. son gününe kadar acı çektirdi belki de.

tabi iyi şeyler de olmadı değil. bu sene önyargılarımı kırdım baya baya. geçen sene inanılmaz önyargılı davrandığım insanlar bu sene arkadaşlarım oldu. dost ya da kardeş diyemem ama en azından biliyorum ki istediğimde bir omuz verebilirler.
tömer'e başladım, yeni bir dil. yeni kültürler. beraberinde yeni arkadaşlarım oldu. 6 kişilik grubumuz vardı. 3 kişi kaldık,ama diğerleriyle hala iletişimdeyiz. kalan 2 sinden biriyle ispanyaya dil okuluna gitme isteğimiz var. 2010 yazında birlikte olacağız. arkadaşlıklar açısından haziran sonrası iyi diyebilirim.

kalan 4 finalim var. onlara çalışmak üzere gideyim ben şimdi. 8i akşamına kadar yazı yazmam büyük ihtimalle. bunla idare edin. gerçi çok dandik oldu ama. neyse. en azından bişiler yazdım rahatladım ooohhh.

bu arada sevgilim çok hasta benim ya:( yarın stajı başlıcak marulumun. hemen iyileşsiiin. şimdi de uyuyo. kıyamam ki ona beeeeen.... kuzuuuuu.

hadi canlar adios!
--> Read more...