27 Şub 2010

Cumpleanos Feliz!!!

iyi ki doğdum, gördün mü bak 20 oldummmm :D:D:D


herkes kutlasın diye de buraya yazdım, o derece şımarmak istiyorum bu sene... bu da bu senenin itirafı olsuuuunnnn :):)

bana musmutlu yıllar, sevgilimle, dostlarımla...
--> Read more...

24 Şub 2010

bilmiyorum.


şubat bitmek üzere ve benim şu ana kadar yazdığım yazı sayısı 5! bununla 6 olacak. o kadar boşladım ki blogu.
ama itiraf etmek gerekirse içimden glmiyo yazmak. ne biliyim yazınca bişiler ters gidicek gibi. yengemin hamileliğini buraya yazmam ve 3 gün sonra acı haberi almamız artık her yerde herşey söylenmez gibi bi düşünce doğurdu bende.
hoş, hayatım bildiğiniz gibi hala. değişen bir şey yok ya, neyse.
şubat başından beri tek değişen çok daha sıkı ders çalıştığım, sürekli olarak bi yerlere koşturduğum. seminerlerin 2. haftasındayız ve ben kendimi inanılmaz yaşlı hissediyorum. her öğlen ve akşam okulun bir ucundan diğer ucuna, güzel sanatlar fakültesine git, sıkış tıkış seminer dinle. zaten boyum da uzun. sığmıyorum arkadaş!

ne diyoduk, evet gerçekten derslere gömülmüş vaziyette perişanım. sevgilimi ihmal ediyorum gibi de azcık. o yorgun ben yorgun. soyadımızı yorgunoğlu olarak değiştirmeyi teklif ediyorum.

benim 10lu yaşlarım bitiyo cts itibariyle. 20lere basıyorum. 18 olurken içimde çok ufak bi kıpırtı vardı. reşit olmak... sadece rahatça içebilmekti aslında bendeki anlamı. babamlar içinde devletin artık beni bireyden sayışı.
şimdi çok daha heyecanlıyım. 10 yıllık bi periyod daha bitiyor ve ben gün geçtikçe büyüyorum. olgunlaşıyorum. arkadaşlık ilişkilerim laylaylom değil. tabiri caizse eşeğimi sağlam kazığa bağlamaya çalışıyorum. ha bir de, ayaklarımı yere sağlam basmaya.

18ime sevgilimle girdim. yeni bir hevesi onla tattım. şimdi daha da olgunlaştığım ve de olgunlaşacağım günlere onunla adım atıcam. bir de sevdiğim arkadaşlarımla.

20 olmak... bir kaç sene öncesine kadar 20 olunca nerede olucam diye düşünür dururdum. şimdi buradayım. olmak istediğim yer mi burası. bilmiyorum. ama olmak istediğim adamlayım. onu biliyorum.
belki mesleki yönden çok yanlş yerdeyim belki de. gerçekten bi fikrim yok. tanımıyorum henüz kendimi. neye yatkınım bilmiyorum kazık kadar olmuş olmama rağmen. hedeflerim neler, nerede yükselmek istiyorum... bir hayalim var yalnızca. ispanyada sevdiğim erkekle, marulla yaşamak. gerçekleşir mi bilmiyorum. herşeyi bildiğini sanar ya insan, ben bilmediğimi fark ediyorum.

dünyada ilk 20 yılımı tamamlarken, sonun başlangıcına yaklaşıyorum...
--> Read more...

18 Şub 2010

çok basit.

sabah second draft yazmak için erken uyanıp okula gitmek 40 dakika, 25 km. (aslında 20-25 dk ama gerizekalılığıma geldi yolu kalabalık görünce arka yoldan gittim, aksilik ya her ışığa yakalandım)

draftı yazmak 30 dakika.

Organizational Behavior dersi 50+50=100 dakika.

okulda yiyecek yer olmayınca ankuvaya uçup geri gelmek 50 dakika.

1 quiz zamanı 60 dakika(ama erkenden çıktım)

hocanın "çocuklar iyi değilim son dersimizi yapamıcam" demesi:

PAHA BİÇİLEMEZ...
--> Read more...

15 Şub 2010

Üstüme gelmeye başladı bu okul!


bir önceki yazımda 14 şubatta buraya kendi düşüncelerimi yazmak istediğimi söylemiştim. ama dün yazmaktan vazgeçtim. çünkü her zaman yazabileceğim şeyleri bu kez ona verdiğim hediye içerisine koyduğum fotoğraflarımızın anlatmasını istedim. zaten kutladığımız gün yaşadıklarımız bir yazının gereksiz olduğunu doğrular nitelikteydi.

bu yazı bayadır yapmadığım maddeleme üzerinedir. dikkat ediniz.

- okul açılalı şurda 2 hafta oldu. quizler, ödevler, projeler derken insanlıktan çıkmış olabilirim. her ders mi zorlar ya? hepsi mi bi anda sorumluluk yükler? bu dönem sadece tarihten rahatım, hoca değiştirdiğim için bu dönem 300 sayfa okuyarak finale girme gibi bir lüksüm(!) yok. ama diğer dersler... saolsunlar varolsunlar.. ne diyim..

- bayadır fotoğraf çekemiyorum, eğer takip ediyorsanız biliyorsunuzdur zaten. ayda 1 falan. 1 dediğim de fotoğraf sayısı ha :( umarım bu cuma uygun olacak da ben de çekicem. kısfmet!

- yoğun tempoma bi de seminerler dizisi ekledim. 3 hafta boyunca sürekli seminerlere girip çıkıcam. artık İŞLETME öğrencisi olduğumun farkına varıp yararlı işler yapmalıyım!

- bizim istatistik hocası, ki daha önce bi yazımda bahsetmiştim, ünlü bi herifin eşi falan fişman diye. hah işte o derste telefonu çalınca hiç tereddüt etmeden açıp konuşuyo. yoo bu olay yeni değil, geçen dönem de yapıyodu. ama şimdi aklıma geldi yazayım dedim.

- 3 hafta sonra tömerde sertifika sınavım var. 0h şetz man! demek istiyorum kendisine çünkü bu sefer geçme sınırını göremeyebilirim :D zorlamaya başladı çok. öyle böyle değil hem de. ama olur da geçersem artık advanced seviyeye geçme hakkı doğacak. yihueeee.

- marulumun ilk maaşı yattı geçenlerde. artık sevgilimin eli ekmek tutuyo :p evimin direği oldu artık... :D:D:D bi de nikahı bastım mıydı :p:p:p

- gene doğum günüm geliyo. yuhannes 20 dolucak. vay anasını ben ne ara büyüdüm?

- geçen gece disko kralına baktım kısa bi süre. okan bedük'e "gözlüksüz çok daha karizmatiksin" gibi bir laf etti. bence öyle değil. yolunmuş tavuk dötü gibi olmuş afedersin. gözlüksüz bedük'e hayır diyorum!

- eşitsizlikleri çözemez hale gelmişim. imdaaaattt!!

- boğazıma kadar ödeve batığım. ama hakkaten boğazıma kadar yani. bi de haftasonlarım tömerle şenlendiğinden bunları yapmaya zamanım yok. resmen kaşınmaya zamanım yok....

- recep ivedik 1 milyonu aşmış 3 günde. boxoffice yalancısıyım. henüz gitmedim. görmedim. ama bu sefer herkes iğrenç diyo filme. napsam bilemedim.

- babamın uğraşıp da "ya ben bunu yapamıcam ama" dediği ödev sorumu ben nası yapıcam? ha?!! HAAAA???!!!! adamın IQ tavanlarda geziyo bi de düşün.

- cuma günü okula ödev yapmaya gidicem, fotoğraf planı yatışşşşşş....

- gene bitti diceklerim be.


ben derse kaçıyım okuyucu. okuyosan tabi. bilmiyorum. off neyse.
--> Read more...

11 Şub 2010

marul'a...


her ne kadar daha önce de okutsam da...


"seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum.
benim olduğu kadar dostlarının,
dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum.
nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
yaşayalım ki, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
güzel günlerimizi, evimizde bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek...
böylece yaşamalıyız işte.
sonra çocuğumuz olmalı,
düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız.
sen arada mızıkçılık yapmalısın ve ben söylenerek almalıyım sıranı.
yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın.
hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
zaman su gibi akıp giderken, her şey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
her şeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden
mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı.
saçlara düşünce aklar, ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
kavgasız, her sabah cinayetle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz.
geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız.
eve gelip benden kahve istemelisin.
çocuklar gelmeli ziyaretimize, geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
ben, 'bey' demeliyim sana, sen de 'hanım'.
öyle sevmelisin ki beni bu yazdıklarım korkutmamalı seni.
tebessümler açtırmalı yüzünde.
bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde.
birbirimizi sevmenin gururu olmalı her şeyde... "



Can Yücel


*illa 14 şubat gelince mi yayınlanır bu tarz şiirler? ben 14 şubatta kendi içimden gelenleri dökmek istiyorum buraya...
--> Read more...

10 Şub 2010

şştt baksana bi!

yazıp çizmek istediğim onca şey varken, nedir bu suskunluk?
anlatmak istediklerim mi boğazımda sıraya dizilen?
biri beni silksin ve kendime getirsin. her gün yazan bloggerlara bakıp bakıp iç geçirmekten inanılmaz derecede sıkıldım!
--> Read more...

3 Şub 2010

Çankaya Belediyesi Sesimizi Duymalı!

Ankarada şu an inanılmaz bir kar yağışı var. tüm ilçelerde bu geçerli mi bilmiyorum ama en azından Çankaya kardan nasibini aldı. dün gece başlayan kar, aralıklarla devam etti ve son 3 saattir aralıksız tipi halinde yağıyor. bugün okuldan dönerken or-an kavşağına kadar bir şey yoktu. or-an a doğru geldiğinizde sizi tipi selamlıyordu. bu tipi 2 dakika içinde inanılmaz bir hal aldı. hepi topu 1 kmlik alan içerisinde iklim değişti sanki. yollarda kar, çamur... dışarısı desen göz gözü görmüyor. benim asıl sorunum ise evime dönen kavşakta başladı. kavşağı geçince ara yolların sabahtan beri hiç temizlenmemiş, 10 cm kar altında buzla örtülü olduğunu anladım. yavaş gitmeye başladım. yavaştan kastım gerçekten yavaş. eve dönen yola saparken direksiyon hakimiyetimi kaybettim, frene sıkı basılmaması gerektiğini de bildiğimden içimden ölüm düşüncesi geçti çünkü hızla önümdeki direğe doğru yol almaktaydım. yollar inanılmaz kaygandı. son anda direksiyonu kırıp yolumu düzelttim ancak bu durum beni çok korkuttu. düşünsenize 23 km normal gelmişim, son 2 kmde resmen hayatımdan olabilirdim. hadi hayatımdan olmak belki biraz abartıdır ama en azından o direğe girsem bi tarafımın hasar göreceği kesindi. her belediye bunu yapıyor mu bilmiyorum ama son 2 kar yağışından beri yollar temizlenmiyor. bugün ben belki atlattım ucuz şekilde ama yarın aynı şeyin olmayacağının garantisini bana kim verebilir? insan hayatı gerçekten bu kadar ucuz mudur? hala tipi şeklinde kar yağıyor ve bu şekilde devam ederse sabaha afet olması kaçınılmaz. tabi bir çok trafik kazasınında. eğer düzenli olarak karlar temizlenmezse bir çok insan evinden çıkamayacak. çıkanlar da kaza yapacak. en azından tipi yolları örtmeye başladığında araçlar çıkabilirdi. tipi başlayalı saatler olmasına rağmen hiç bir kar küreme aracı ortalarda yok...

ah pardon, geçen haftaki yağıştan sonra, karlar eriyinde kar küreme araçlarını yollarda görmüştük değil mi? pardon!
--> Read more...