30 Kas 2009

doğmamış...

daha 3 gün olmuştu öğreneli, sevincimi bloga taşıyalı..
isim bile bulmuştuk biz ona halbuki.
efe..
efe olması için sonsuza kadar yalvarabilirdim, kendimi yerden yere vurabilirdim.
az değil, 14 sene sonra aileden bi bebek sevicektim. en son kardeşimdi kokladığım..
kendimi herşeye o kadar inandırmıştım ki 3 günde... annemlerden onay çıkmıştı doğuma girip fotoğraf çekmem için.. nisan sonuna dair her planı bir anda erteleyebilirdim ben bu küçük mucize için..

olmadı.
efenin daha fazla yaşamıcanı öğrendik bu sabah dayımdan gelen telefonla. efe diyorum çünkü gerçekten kendimi efe olucağına hazırladım. yalnızca 72 saat içinde.. oysaki daha 5 ay vardı önünde doğması için.
o gitmeyi tercih etti...

yengemin ilerleyen yaşı ve biraz kilolu olmasının da etkisiyle rahmin bebeği tutamadığını öğrendik. dün gece yengemi hastaneye kaldırmışlar. fenalaşmış. doğum başlangıcıymış ama hiç bir belirtisi yokmuş. bir kaç saat içerisinde alacaklar doğmamış kuzenimi.

kendi bebeğim olsa ancak bu kadar üzülebilirdim, ancak bu kadar susabilirdim. yıllardır beklediğimiz haber yalnızca 4 ay sonra bizi bırakıp gitti. oysa biz daha öğreneli 3 gün olmuşken..
keşke yengemin yanında olabilsem keşke ona destek olabilsem...


maviş gözlerinin ne kadar ıslandığını düşündükçe yüreğimden giden parçalar bir gün bir yerde birleşir mi acaba?
--> Read more...

29 Kas 2009

çocukluğuma dair anılar gitti sanki..

sabah kahvaltı yaparken, minik hallerime dair hatırladığım her olayda var olan dünyalar güzeli arkadaşımın dünyalar tatlısı babasının vefat ettiğini öğrendim. zaten kuş kadar yaptığım kahvaltı bana o saniyeden sonra eziyet oldu.

en güzel cuma akşamlarını barındıran o yıllar bir anda buhar oldu gitti sanki. zaten ben daha küçükken onlar istanbula taşınmışlardı. ayda yılda bir haber alıyorduk, ama alıyorduk gene. oralarda bi yerlerde çocukluğum yatıyordu, rahattım. şimdi ise kalbime saplanan bir ok var ve eminimki oradan gitmeyecek, beni acıtmaya devam edecek.

son 3 senede yeteri kadar yakın kaybetmiş olmam, bu hüzünlü sabahla son bulsun. daha fazla ne sevdiklerimin aileleri üzülsün, ne de benim kalbime hançerler saplansın..

hatırımda hep babamın göbekli arkadaşı olarak kalan ali amcam, çocukluğuma kazınan hatıralarımda yer aldığın, mükemmel kızınla beni tanıştırdığın için hiç bir zaman teşekkür edemedim sana.... çok özür dilerim...
--> Read more...

27 Kas 2009

bebek sevinci!

asla ve asla çocuk sahibi olmayı düşünmeyen dayım, ona karşı inatla çocuk isteyen yengem!

yengem galip gelmiş sonunda :D 4 aylık hamileymiş benim sarı saçlı maviş gözlü yengem... 2 ay önce antalyaya gittiğimde hamileymiş yani, ama söylemek istememişler. tüm testlerden geçip bebeğin sapasağlam olduğundan emin olmak istemişler. 4 aylık bi oğluşumuz var yani yengemin karnında.... :) beslenir ki!:D

şimdiden bebek kıyafetleri bakmaya başladım, hayatında tek isteği çocuk doğurmak olan ben için o kadar önemli ki bu oğluş şimdi... gözümden bile sakınırım onu ben...

aile de gene tek kız yeğen benim.. sanırım bu gidişle de benden başka kız olmayacak :D 2 tarafta da mı kız eksiği olur arkadaş! :D

derdi tasayı unuttuk, oğluşumuza isim aramaya başladık. sanki biz doğuruyoruz ailecek, bize noluyosa :D ama eminim ki oğluşumuzun adını dayım koyacak. aha da buraya yazdım...
--> Read more...

26 Kas 2009

bir günün anatomisi..


şimdi alttaki postta saçmalamış olduğum için dünü madde madde şeklinde bu postta anlatmaya karar verdim.

-saat 1-1.30 arası falan hardal bize geldi. yavşaklığın sınırlarını zorlayarak "hoş geldin balımmm" diyerek karşıladım kendisini, evimize ilk gelişiydi, korkmuş olabilir doğal yaşantımdan.

- o gelmeden önce evi topladım, odamda fazladan tek bi şey bile olmamasına dikkat ettim, niye bilmiyorum içimden öyle geldi.

- web camden saçma saçma dinamik resimler oluşturduk, bi ara avatarımda gezmekteydi dün akşam. arkadaşlarım bana "ohaeaaaaeae ben de istiyorum ondan!" dediler. özendiler. huh. ben buldum ben buldum!!!!!

- sonra panoraya yürüdük, yemeğe çıktık. tam yemek katına girdik ki kardeşim belirdi uzaktan. elinde dondurmayla geldi bana "yalaa" diye uzattı. hardal buna pek bi güldü:D kardeşim anlam vermek istedi ama vermedi falan :D daha sonra kardeşimin arkadaşlarına "afiet osssuuun gençllleeer" diyerek iğrenç abla dalındaki ödülümü kimseye kaptırmadım.

- yemek yedikten sonra sinema biletlerini aldık. bu sırada hardal "köfre yağmuru" mu ne öle bi filmin afişini görüp, köfteden korkarım ben dedi. of o an gülme krizine girebilirdim :D

- 3 saate yakın dolandık koskoca panorada ve kışlık şey bulamadık. adamlar incecik şeyler satıyor hala. kalınlara dair tek şeyler yünlüler. ve yünlüler beni kaşınma manyağı yaptığı için onlardan uzak durmaya karar verdim. sonra eve gelince gördüm ki annem bana süper über tatlı bi kazak almış. yerim.

- filme girdik, önceden mısırı yiyerek beni çileden çıkartan hardala ayar çektim :D:D film başlamadan yersen bi tane daha kafanı kırarım dedim. sevmiyorum mısırın önceden bitmesini. elim boş kalıyor sonra. reklamlarda hardal "eöö ya yiyiimmi" diyince, ye ulan yeee dedim ve pes ettim :D

- alttaki postta da söylediğim gibi film tam başlarken "edvııığğrrddd" diye çığırdı hardal. sonra da gülme krizine girdik işte :D asıl amacımız filme karşı oluşan edward ve jacob manyaklığıyla dalga geçmekti. neyse.

- edward kadar çirkin bi tip yok şu filmde ha. başrol oyuncusunu en tipsize vermişler. ergenler de edward diye peşinden koşuyo. gerçi akıllanmışlar artık jacob diyolarmış. nerde robert pattinson'ın harry potter daki karizması nerde şimdiki sümsüklüğü... çok şımardı bu çocuk çok! :D

- jacobun saçları uzun halindeyken hardal sürekli ya bu varoş yaaa ya iğrenç yaa dedi. dedim bak saçlar gidicek şimdi.. :D herif o uzun saçlı halindeyken tshirtü çıkarıp kas show yapınca salondan uuuwwww woooaaaa falan gibi sesler geldi. hayvan gibi çalışmış 91li taylor kardeşimiz o vücut için. ilk filmden sonra 15 kilo vermiş ki bu da bana "what the fuck maaaan" dedirtti. ben 3 ay össye çalışsam şimdi odtüde okuyo olurdum.

- film arasında konuştuğum marulum bana panorada olduğunu süpriz yapmak istediğini söyledi. ehiehi oldum bi an. çnkü bi kaç gündür aramız çok da iyi değildi. dayanamamışşşş :D yerim!

- filmin 2. yarısında saçları kısa olarak beliren jacobu görünce hardal bi yutkundu. hissettim onu ben:D film çıkışında "bi de varoş diyodun ehi" dedim. filmden çok 91li taylorın kaslarını izlediğimiz için filmin konusundan sapıldığını düşünüyorum. gişe yapmak için ne kadar vücutlu adam varsa toplamış, yarı çıplak oynatmışlar.

- bi tek ben mi iddia ediyorum bilmiyorum. edwardın baklavaları kalemle çizilmiş. çünkü zaten herifi pudra manyağından beter etmişlerdi. ayrıca da 0 bedenden daha ince bi erkek... iğrenç lan. öff :D

- çıkışta marulum bizi bekliyodu. önce hardalı durağa bıraktık, sonra panoraya döndük. o arada marulun dayısı da panoradaymış. tanıştık falan :M ancak bu kadar saçmalayabilirdim bence :( arabadan inerken saat akşam 10du ve ben "iyi günlerr ayy yani iyi akşamlar?!" dedim ve inince iyi günler ne yaaa dedim kendime. marul bana dayısının benden daha fazla saçmaladığını söyledi:D dediğine göre ikimizde kasmışız baya... ama sevmiş dayısı beniii :)

öyle yani... sonuç olarak günümüz 91li taylorın kasları üzerine kurulmuş oldu. bir de biri bana açıklar mı: neden bella swan abla her sahnede ağzı açık dolanıyor?!!
--> Read more...

25 Kas 2009

bir günlüğüne ergen kafası yaşamak

bugün inatçı hardal hanım kızımızla new moona gittik, önceden dedikki, efendim bi günlüğüne "edvııırrrdddd, ceykııııpppp" diyelim.

girdik salona, full ergen yeni sivilce çıkaran, hormonları yeni yeni faaliyete geçen kızlar gelmeye başladı. arada tek tük erkek var, sevgilileri zorlamş :D ha bi de bi AMCA. tek başınaydı. yorum yok.

şimdi filmi anlatmıcam, zaten gereksiz yere uzatılmıştı. son sahneler inanılmaz gereksizdi bana göre. tek bir yer dikkatimi çekti, jacob denen 91li(!) kardeşimiz üzerini çıkarırken salondaki kızlar wuaaaa efekti verdiler efendim. biz bu durum karşısında kikirdemelerimizi tutamadık.
haa bi de tam film başlarken hardal en tiz sesiyle "edvııığğğrrrddd" diye çığırdı, bi 5 dk falan güldük sanırım :D:D


daha sonra bizi sinemanın dışında bekleyen marulla buluştuk, onunla da gayet güzel 2 saat geçirdim ki bugünün önemi benim için çok ayrıydı ;) belki onu da sonraki postlarımda anlatırım.

gene yazıcaklarımı unuttum ben ya :D daha mantıklı bi postta görüşmek üzere...
--> Read more...

23 Kas 2009

domuz gribi aşısı...

olmalı mı, olmamalı mı?...

az önce masada bunu konuştuk annemlerle. babam bence hata yapıyoruz olmamakla dedi, annem kararsız. ben önceden olmicam demiştim...aşıdan dolayı hastanede yatan da var, aşıdan sonra çok daha sağlam olan da. annemle babam büyük ihtimalle domuz gribini geçirdiler. çünkü günlerce süründüler evde. ben de hafif atlattığımı sanıyorum. ama emin değiliz...

aşı olan/olmak isteyen ya da asla olmicam diyenler..

yorumlarınızla beni bi aydınlatsanız??
--> Read more...

16 Kas 2009

hastane zamanları

bu yazıyı neden bu kadar geç giriyorum bilmiyorum. söz uçar yazı kalır felsefesinden yola çıkmış olabilirim.
aşağıda okuyacaklarınız (ileriki zamanlarda unutmayayım, hayatımın en zor anları çünkü, dönüp döüp okuyabileyim diye yazıyorum) 2007 senesinde 8-9 ay içerisinde olanlardır. genelde hüzünlü ama nedense hep dalga geçilcek(neresiyle dalga geçebilceksem) bi yan bulduğum zamanlar.

yıl 2006.. bakma sen tepede 2007 dediğime. 2006-2007 öretim yılı işte.
aylardan eylül.

nadiren de olsa başım dönüyor. oda etrafımda dönme dolap adeta. önemsemiyorum ama. hızlı kalktım ya?lara bağlıyorum hep. ama bir zaman geliyorki ben o ara yataktayım, uzanmış haldeyim. gözüm bile kararıyor. başım korkunç derecede sızlıyor.
anneme söylüyorum bunu. doktora götürüyor. doktor öss yılım olduğu için strese bağlıyor. halbuki stresle işim yok o zamanlar. öss şeyimde bile değil çünkü fizik kimya yapamadığım için össyi kazanabileceğimi düşünmüyorum.

bir kaç ay gene aralıklarla dönüyor başım. bazen hafif bazen öldürücü şekilde şiddetli. "hah stres cağnııımm" diyip takmıyorum bile.
aylardan nisana geldiğimiz zaman baş dönmelerim o kadar şiddetli bil hal alıyorki gene doktorda buluyorum kendimi.
stres olup olmadığımı soruyor. hayır diye cevaplıyorum. hiç stresli değilim. ama kurtarın beni bu baş dönmesinden. bir kaç test yapıyor. sonuç yok.
başın döndüğü an nerde olursan ol yanıma gel diyor. peki diyip gidiyorum.
aradan çok zaman geçmeden okulda yakalıyor beni baş dönmesi. dersin tam ortasında. kafamı sıraya gömüp geçmesini bekliyorum. geçmiyor illet. annemi aramak için izin istiyorum. annem gelip beni alıyor. doktora gidiyoruz. bu şekilde 2-3 kere gidiyorum doktora. dengeyle ilişikli problemlerimin olmadığını söylüyor. 2398219 doktordan gelen raporlara bakıyor. MR istiyor benden son çare.

o güne kadar MR nedir bilmeyen ben, MRa giriyorum. dat dat dut dut sesleri arasında kendime melodiler uydurup 40 dk sıkılmamaca oyunu oynuyorum. hangi sesin ne zaman geleceğini bile çözüyorum.

doktor MR sonuçlarıma bakıyor. temiz. ama MRı çeken görevli Hipofiz MRı çektirmemi öneriyor. bir kez de onun için giriyorum alete. bu sefer işkence 20 dk. önceden tecrübeliyim ya, şarkı sözleri falan yazıyorum seslere.

aradan 2 hafta fln geçiyor. hormonal testleri göstermek için bi doktora gidiyorum. kadın tümör ama önemli değil diyor. anneme bakıyorum. biliyorum sende ne olduğunu bakışı atıyor bana. ben ise şaşkınım. benimle ilgli olan bir şeyde en son benim haberim oluyor. doktordan çıkınca sokak ortasında annemi azarlıyorum. ölsem gebersem gene söylemeyeceksin değil mi? kaç ay ömrüm kalmış 1 miii? kurtuluyosun bendennn! diye bağırıyorum. babam beni zor sakinleştiriyor.

hazmedemiyorum böyle bir şeyi. her ne kadar bana iyi huyu olduğu söylense de yediremiyorum. korkuyorum bir yandan. ya kötü huyluya dönerse? ya ben istediklerimi yapamadan ölürsem?

ankarada en iyi olduğu söylenen hacettepedeki bir doktora gidiyorum. ameliat tarihini belirleyecek. hala aylardan nisan. öss öncesi bu işi yapmak olmaz, össden hemen sonra bana gel diyor. fazla uzatmadan bitirelim bu işi.

2 ay karnımda yumrukla geziyorum. bir kaç kişi biliyor ameliat olacağımı. çok kişiye söyleyip de acıtasyon yapmıyorum. sadece tek bir güzelliğinden faydalanıyorum. beni üzmemeleri gerek. bilen herkese "üzme lan beni ölürüm bak!" diyorum.

öss geliyor geçiyor. 2 gün sonra hastaneye gidiyorum. yarın gel yatırıcaz seni. testler yapmamız lazım, anca cuma alırız ameliyata diyorlar. peki diyorum.

yatıyorum hastaneye. ama yattığım gece konseri var dumanın. arkadaşlara da söz vermiştim üstelik. "hastanede yatıyorum ben, bu akşam gelemicem" diyorum. anlayışla karşılıyorlar. 2 gün boyunca testler yapılıyor. ameliattan önceki gece 4 saatline eve gidebilirsin, git dinlen ama bomba gibi gel diyorlar. heee kolaydı sanki bomba olmak. beynin bi parçası olan hipofizimle oynaşıcaklar yarın!!

eve gidince msnde mllete "ölürsem kabrime gelme istemeeğğğmmm" geyiği yapıyorum. endişeliler. ama ben kendi endişemi salaklıklarımla ört bas etmeye çalışıyorum. güçlü kızım ya sanki.

ameliat sabahı oluyor. ilk önce ameliat ben olucam o gün. 13 tane ameliathane var. ben 7. sinde olucam. kapıda bekletiyorlar beni sedyede. önümdeki sedyede bir bebek ağlaması. bir anda kafamda bi asistan beliriyor. "merhabaaa camentaaa ben ameliat ekibinden bıkbıkbık, nasılsın bakalımmm" diyor. "bomba cağnııım" diyorum. o arada gözlerimin bebekde olduğunu görüyor. "4 günlük daha.." diyor. ama bellki bir sorunu var. yoksa ameliathanede ne işi var?

içeriye giriyorum. inanılmaz lüks. tam önümde koca bir ekran. plazma. hemşire "oradan ameliatın gidişini izlicez" diyor daha ben sormadan. o sırada başka bir asistan disko müziği diye adlandırabileceğimiz bir müzik açıyor. dehşetle bakıyorum. "lan bunlar eller havaya modunda mı beynime giricek?" anlıyor bakışlarımdan. "havaya gir diye açıyoruz, yoksa klasik müzik dinleriz" diyor. enteresan. o sırada sarı saçlı hemşire "şimdi sana narkoz vericem" diyor. damar yolum zaten 2 gündür açık. zor olmuyor onun için. "şimdi uyuy...." gerisini hatırlamıyorum.

uykulu halimden bir sarsıntı uyandırıyor beni. hemşirelerden biri bacağımı olağan hızla sarsıyor. "camentaaa"... ne var mınakissss! diyemiyorum tabiki. o an idrak ediyorum ameliyattan çıktığımı. ve de sedyeye düğümlenmiş olduğumu. panik olur da kaçmaya çalışırım diye bağlamışlar beni sedyeye. ama ben kıvrak bir hareketle sağ bacağımı düğümden kurtarıyorum. hemşire bana "bak annenle baban.." diyor. ihi diye gülümsemeye çalışıyorum ama gözümü açamıyorum. 2 dk sonra babamların yanına gittiğimde babamların tüm şirketinin hastanede olduğunu görüyorum. mtlu oluyorum. "tüm ameliyatı izledik" diyor babam. ekranlar varmış, izleniyormuşum her açıdan. ne manyaklık ama!

yoğun bakıma alıyorlar beni. hadi biraz dinlen diye. ama uykum yok. mal mal etrafı izliyorum. bir anda hareketlilik oluyor. doktorlar girip çıkıyor. sonra bir adam sedyeyle üzeri örtülmüş şekilde dışarı çıkartılıyor. bakakalıyorum. ölüme ilk defa bu kadar yakınım çünkü. tüylerim ürperiyor. sabit bir noktaya bakıyorum dakikalarca. tam o sırada içeriye bi kadın ve bi adam geliyor. yanımdaki yatağa oturuyor. o an bakıyorum yan yatağa. ameliyata girerken önümde olan bebek... annesinin kucağında. hareketsiz. ilk defa düşünme yetimi kaybediyorum. anne ağlıyor. baba isyan ediyor. gözlerim nemleniyor ama bişey diyemiyorum. dersem suçlu olucakmışım gibi geliyor. bir kaç saniye sonra bebek bir çarşafa sarılıyor ve uzaklaşıyor. o an yaşamı sorguladığım ilk an oluyor....


yaklaşık 3 saat sonra hemşireler geliyor. uyumadın mı diyorlar. ne mümkün. 5 dakika arayla 2 ölüm geçmiş hayatımdan. hala şokundayım. beni tekrar MRa sokacaklarını söylüyorlar. götürülüyorum. annemle babam yoğun bakımın dışında beni bekliyorlar. beni gören annem yerinden kalkıp yanıma geliyor. MR odasına kadar yanımda yürüyor. sıra bekliyoruz odaya girebilmek için. annem iyimisin diyor. cevap veremiyorum. boğazım düğümlenmiş. 3 dakika kadar sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyorum. "öldüleer" diyorum sadece. annem benim hayal gördüğümü sanıyor. kim öldü diyor korkarak. "adam ve bebek" diye kekeliyorum. tüm hastaneden duyulabilecek şekilde ağlıyorum. yıllardır ağlamamış da hepsini bir anda dışa dökmüş gibi. susturamıyorlar beni. hasta yakınları korku dolu gözlerle bana bakarken hakkımda konuşmaya başlıyor. MRa girdiğimde hala ağlıyorum. bu yüzden zor oluyor MR çekmeleri. ama 20 dk içinde azıcık da olsa uyuyabiliyorum. çıktığımda gözlerim şişmiş, boğazım acırken buluyorum kendimi. tekrar yoğun bakıma alınıyorum.

yemek yedirmeye çalışıyor hemşireler. istemiyorum. zor insanı oynuyorum. karşı yatağımda bir teyze var. yanımdaki hemşireye "seni memedime alam mı" diyor. gülmek istiyorum gülemiyorum. muzur bir bakış atıyorum hemşireye."aldırma seeen" diyor gülerek. tüm yoğun bakım ünitesi kahkahalardan kırılıyor. hemşireden yanıt alamayınca bana çeviriyor ibreyi teyze. memedinin içkisi kumarı olmadığını söylüyor. umursamıyorum. bir kaç saat daha uyumadan etrafı izliyorum. kanayan burnumu temizliyorum(ameliat burnumdan beyne ulaşarak oldu)

akşam saatlerinde doktorlar beni ziyarete geliyor. "sıkıldın mı" diyorlar. evettt diyorum. ne olur götürün beni burdan. "ilk defa bir hastamızı 24 saat geçmeden çıkarıyoruz bak kıymetini bil" diyorlar. gerçekten de 8 saat sonra odama çıkarılıyorum.

o an özgürlük bu diyorum. ziyaret saati bitmesine rağmen kaçak girişle benim yanıma gelen tanıdıklarla sohbet ediyorum. herkes gittikten sonra annemle baş başa kalıyoruz. bitti diyor. geçti işte. bana kahve alması için yolluyorum onu. telefonumu alıp sırayla beni merak edenleri arıyorum. şaşırıyorlar çabuk çıkmış olmama. "eh" diyorum. "farkımız, hızımız".

ertesi gün hormon dengelerini ölçmek için su içmeyi yasaklıyorlar. günde 2 bardak içmeme izin veriyorlar. geceleri anneme yalvarıyorum su diye. inat ya, vermiyor. ertesi sabah tuvalete gittiğimde musluğa takılıyor gözüm. el yıkıyorum adı altında su içmeye başlıyorum. alışkanlık oluyor. günde 15 kere tuvalet diye gidip su içiyorum. doktorlar şaşırıyor tabi. 2 bardak su içen kızdan 10 litre su çıkmasına. hastanede kalış sürem de uzuyor böylece. su çıkışını(!) kontrol altına almaya çalışıyorlar. bana verdikleri su miktarları arttıkça ben de musluktan içmeyi bırakıyorum. bir gün müjdeyi veriyorlar. yarın taburcusun...

eve gelince kendimi inceliyorum. çökmüşüm... günde 30 kere kan alınmasından dolayı kollarım mosmor. gören eroinman sanıcak. ama olsun... evimdeyim...

-------------------


bu ameliyat hayatımda bir çok şeyi değiştirdi. ruhsal açıdan olaylara girersem çıkamam. o yüzden fiziksellere bakalım: hala burnum acır ara ara. nasıl girmişlerse artık... su kaydıraklarından kayamam mesela. 3 gün kafam güzel oluyor... hormonlarımla oynanmış olması ve narkozun etkisiyle geçen 2 senede 10 kilo aldım. bunun 5ini verdim yavaş yavaş. gözüm kalan 5inde... senede 1 kez istanbula kontrole gidiyorum. neden istanbul derseniz.. çok uzun hikayesi var. ayrı bir blog konusu.

hayatımın en önemli senesiydi bu sene. öss stresine bağlanılan baş dönmelerinin ardından tümör çıkacağı kimsenin aklına bile gelemezdi...
--> Read more...

14 Kas 2009

domuzlar sardı dört bir yanımı

bayram haftası tümden tatil edildi bilkent üniversitesi. domuz gribine ek önlemler almak üzere. tatil çok güzel ama, her sınıfta en az 3-4 kişinin domuz gribinden raporlu olması hiç hoş değil elbet.

korkuyoruz, panik halindeyiz. ölümler gırla giderken ortalıkta hala dalga geçilecek şeyler bulmamız da ayrı trajik.

bugün nedense keyfim yok. daha fazla yazmak istemiyorum.
--> Read more...

12 Kas 2009

uykuuu uykuuu tek isteğim buyduuu


uyuyamıyorum.. ya dersler engel ya da okul saatlerim ve kurs. bugün dersimi asıp gitmeyeyim uyuyayım dedim. annemin 10 günlük izin alması bu süre içine denk geldi iyi mi?!

sabah 9da kaldırdı önce, gitmiyomusun diye. hoca dersi iptal etti diye salladım ve yastığıma tekrar gömüldüm. abartısız her 10 dkda bir gelip uyan hadi dedi.
10 a kadar dayanabildim.
ardından işkence başladı. odamdaki dolaplar insanlık namına düzenlendi.
ya ben uyucaktım yeeaaa ile başlayan öff ne gereği var dolap düzenlemenin diye devam eden yakarışlarım yastık yememle son buldu. daha doğrusu yastk tam bana çarpıcakken kenara çekilmemle, çalışma lambam ve yastığın bütünleşmesi bir oldu. lamba sizlere ömür. en az 16-17 saat uyumam lazm ki kendime geleyim. 2-3 hafta içerisinde bunu da başarıcağıma inanıyorum, tüm kalbimle.

şimdi -tabiki de- uykuya kaçıyorum.

hepinize iyi geceleeerr!! :D

not: nhal behlülü ağzından öptü. hı hı evet. ağızdan öpmeli film.
--> Read more...

10 Kas 2009

Gidişinin 71. yılında..


Cumhuriyetimizin kurucusu, ülkemizin kurtarıcısı ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü, ölümünün 71. yılında saygı ve özlemle anıyoruz...


Biliyoruz ve bilmeliyiz ki şu an sahip olduğumuz ne kadar olumlu şey varsa onun ardında bıraktıkları ve çabalarıyla onlara sahibiz. Ve hemfikiriz ki, her daim onun izinden gidecek, ilkelerine ve emanetlerine sahip çıkacağız.


Sen rahat uyu Ata'm.. Bu vatanı bizlere bıraktın ve bizler de emanetine kanımızın son damlasına kadar gözümüz gibi bakacağız...





"siz beni hâlâ anlayamadınız,
ve anlayamayacaksınız çağlarca da...
hep tutturmuş "yıl 1919, mayısın 19'u" diyorsunuz,
ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.

mustafa kemal'i anlamak bu değil,
mustafa kemal ülküsü sadece söz değil...

bırakın o altın yaprağı artık,
bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin?

mustafa kemal'i anlamak yerinde saymak değil,
mustafa kemal ülküsü sadece söz değil...

bana muştular getirin bir daha,
uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
uzaya türk adını atatürk kapsülüyle yazdınız mı?

mustafa kemal'i anlamak avunmak değil,
mustafa kemal ülküsü sadece söz değil...

hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
hâlâ oturmuş 10 kasımlarda bana ağlıyorsunuz,
uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın,
uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.

mustafa kemal'i anlamak göz boyamak değil,
mustafa kemal ülküsü sadece söz değil...

beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız,
laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.

mustafa kemal'i anlamak ağlamak değil,
mustafa kemal ülküsü sadece söz değil...

demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü...
görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş;
birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken,
hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen...

mustafa kemal'i anlamak işitmek değil,
mustafa kemal ülküsü sadece söz değil...

arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter...

mustafa kemal'i anlamak aldatmak değil,
mustafa kemal ülküsü sadece söz değil."

--> Read more...

bişeyleri tadında bırakma huyumuz yok hiç. hem de hiç.

şimdilerde milletde bi sıçtın mı sıçtım mı ne öle bi maviye tapma dürtüsü oluşmuş. herkesin avatarında o iğrenç mavi var. hayır adında meymenet yok.

hacı bişileri zirvedeyken bırakın.
vıcığı çıkıyor.

ayrıca neden mavi lan?!
--> Read more...

6 Kas 2009

kütüphanedekiler

bu gece kütüphanede konaklicam sanırım. gerçi konaklama da denmez. 11buçukta kapanıormuş. zannımca 11 e kadar buralardayım. neden mi? very special thanks to "accounting"!!! :S

yarın asla kafamın basmayacağı muhasebe sınavım var da ondan. kızım senin evin yok mu git oraya diyeceklere sözüm de hazır. evde olmuo abi. pc var, anne var baba var. bi de kardeş var. üstelik yemek var buzdolabı var tv var. kütüphanede bu tür olanaklar yok. bunu nerden yazıon la dürzü derseniz kütüphaneden ama bi sor bakalım neden? daha 10 dk önce başka bi sınavdan çıktım ve langurt diye muhasebeye dalamıcam. sanırım biraz tatlı yicem ki enerji olsun. ve burada yemek yemek için kaba etimi kaldırıp kütüphane dışına çıkmam gerektiğinden eminim ki 8-8.30 a kadar kaldırmıcam bi takım uzuvlarımı.

işte öle kuzularım. uzun bi gece beni beklerken, başka nelerin beni beklediğini düşünmek dahi istemiorm!

yeni bir postta, muhasebesiz bir günde görüşmek dileğiyle!!
--> Read more...

2 Kas 2009

haspam' a çağrı...

bunu okuyosun biliyorum yawrum!! :D

daha az ara vererek yazdığın yazıları özledim, gezmekten sıkılmadın mı bakiyim sen? ayrıca ben bile ankarada gezicek gidicek bu kadar çok şey bulamıyorum, sakın geziyorum diye kekliyo olmayasın sen bizi :p

bu kadar ara verme yazılarına, her gün gözümden kaçmasın diye bloguna giriyorum, bakıyorum çaktırmadan bişiler yazmış mı diye. her gün beni bu dumurlara sürükleme lan!:D

ayrıca hani geleceğğğğdin bilkente? komşu olmuşsun ama ziyaretçim olamamışsın, öyle diyolar:D

bunu okuduğun an yorum atmazsan daha da gelme blog alemine leyn, işte o kadar! :D:D:D:D


not: cidden ara verme yazılarına, bak gene hüzünlendim..



not2: sana bi de şarkı armağan ediyorum haspamcıııım:D umarım seversin :D

--> Read more...