30 Eki 2010

Özlem Dolu Bir Yazı



2 blog önce yazdığım "özlediklerim" temalı bi yazı yazmaya karar verdim. neden diye sormayın, içimden geldi sadece. kafamda kurmadım özlediklerimi. yazmaya başladıkça aklıma geleni çakıcam buraya.

1)Madrid: hala travmasını atlatamadım, hala içimdeki özlem dinmedi. hepimizin bi rüya ülkesi vardır ya, ispanya benim için o. yaşayacağım yer ise madrid sanırım. sanılanın aksine barcelonadan umduğumu bulamadım mesela. ha, gün gelir güney kısımlarını görür ve de oralara çarpılırsam, oralarda yaşamak için çabalarım. sevilla güzelmiş diyolar. bakalım. çalışıcaz ispanyada yaşamak için. başka yolu yok.

2)İstanbul: sanırım uzun bi süre istanbulu doya doya içime çekemicem. blogda bahsetmedim sanırım, ben dersleri uydurursam gelecek dönem Almanyaya gidiyorum erasmus hedesine. o yüzden istanbulu göremicem bi süre. aralık başında günübirlik gidicem eğer almanyaya gidersem. eğer almanya işi olmazsa bu madde çok da önemli olmaz, ara tatilde istanbula giderim zaten. almanya işi olursa ara tatilim olmayacak. bilkentteki finaller bitmeden almanyada olmam gerekecek. sıkıntı. kısmet.

3)Marul: aslında ben her daim kendisini özlemekteyim. yanımdayken bile özlüyorum. 48 saat bile olmadı yanımdan ayrılalı ama çok özledim. onunla yaptığım her şey çok anlamlı, çok güzel. insanların ilişkileri gitgide monotonlaşırken, benimki gitgide güzelleşiyor. işte bunu seviyorum. bi de marulu seviyorum.

4)Kuzenim: kendisi tam bir şerreefsiz. ha neden böyle dedim, çünkü ankaraya 2 saat mesafede oturmasına rağmen ankaraya gelmiyor. her haftasonu istanbula gidiyor. en son haberleştiğimde(ramazan bayramıydı) yurt dışına çıkıcaktı tatile. tam bir terbiyesiz. ama çok özledim.

5)Madriddeki PaPizza: neden madrid başlığı altında yazmadım bilmiyorum ama felaket önemli bi pizzacı oldu kendisi benim için. sabah 11de de pizza yedim burdan, sabaha karşı 5te de, akşam 9da da. mükemmel pizzaları var. 24 saat açık olması ayrı bir cazibe merkezi yapıyor. düşünsene, sabahın 5i, içmece, dans etmece olaylarından çıkmışsın. acıkır insan. bi pizza atıyosun, kendine geliyosun. oh yes.


Bizim sürekli gittiğimiz PaPizza şubesi, Puerta Del Sol

6)Roma: lise1de gittim italyaya. tarihine çarpıldım. ileride burda yaşıcam dedim ama onun yerini ispanya aldı şimdilik. yine de italya benim için çok özel. ilk yurt dışına çıkışımdı. hissiyatım "yurt dışında gibi hissetmiyorum kendimi" olmuştu. ama 3 gün sonra türkiyeye dönerken canım çok acımıştı. en çok bana koyansa romada keşfettiğim o minicik pizzacının yerini babam sayesinde bi daha bulamayışımızdır. ha, şimdi gidersem ve aynı yerde aynı kadın hala işletiyorsa kesin bulurum. fontana di trevi'yi karşına al, en sondaki sol sokaktan gir. meydana kadar yürü şeklinde bi rota çünkü. nası içime dert olmuşsa. PaPizzadan daha öne çıkar, italyan pizzası sonuçta. adamlar yapıyo abi!

7)Hazırlık: üniversite hazırlık kıç yayarak geçtiği için inanılmaz özlerim. inanılmaz rahatlıktı o be! şimdi vize ödev proje final falan. ııııhh!!

8)İstanbul 2008: hem kışın hem yazın gittim. üstteki istanbul başlığından ayrı incelenir. neden? çünkü kışın gittiğimde seneler sonra ilk defa C, M, ve ben gezmiştik o şehirde. ikisi de çocukluk arkadaşım. ikisi de çok sevdiğim insanlar. istanbula ayak basar basmaz o buz gibi havada "beni deniz kenarına götürün ulan!" diye ultimatom verdiğimi hatırlıyorum. onlar da garibanlarım beni direk caddebostana götürmüştü. o günden 6 ay önce sıcaktan kavrulduğum caddebostanda bu sefer donuyordum. içimdeki deniz aşkı yüzünden sıcak bi yerde oturmayı reddedip, ikisini de denize karşı bi bankta benimle oturmaya mecbur bırakmıştım. ertesi gün aynısı arnavutköyde yaptırmış, sonra tekrar anadoluya dönüşte canımın waffle çekmesi üzerine kadıköy-moda arası bi yerde 1 saat bunları yürüterek baya meşhur bi wafflecıyı arattırmıştım.(şu an wafflecının adını hatırlamıyorum ama waffleları da o buz gibi soğukta yediğimizi söylememe gerek yok sanırım)
yaza gelince, 27 temmuz 2008 diyorum aga. metallica diyorum. her ne kadar artık rock metal ayakları benden geçmiş olsa da, düşününce hala gülümsetir beni o gün. marulumla ilk istanbul maceramız. ilk farklı şehir maceramız. ertesi günü boğaz turu yapmamız, yine bir waffle macerası, haydarpaşaya ulaşmak vs vs. aaahhh!!!

9)1997-1999: bu senelere dair güzel hatıralarım var. yine istanbulda geçen(yalnız fil hafızası mübarekkk) 97de kardeşimin 1. yaş gününde istanbuldaydık. bi arkadaşımın kozyatağındaki eski evlerinde kalmıştık. videolar bile vardır. 99da ise polonezköyde ata binmişliğimiz vardır o aynı arkadaşımla.

10)90lar: şarkılar bakımından çok özlerim. arasıra evde kendi kendime yaptığım 90lar gecelerimi inkar etmek anlamsız.

11)sarı, topuklu, spice girls ayakkabılarım: fotoğrafını bulamadım ama o sene bir çok okuldaşımın ayağında gördüğüm o ayakkabılar spice girls ayakkabısı olarak geçerdi. sene 98 ya da 99 olmalı. benimkiler cart sarıydı ve o zaman da müthiş uzun olmama rağmen çarşamba günleri inatla o ayakkabılarla giderdim okula. çarşambaları serbest kıyafet günüydü çünkü. sonra ben iyice gelişmeye başlayınca o ayakkabılar benim ayaklarımı reddetmeye başladı ve yanlış hatırlamıyorsam ayakları halaaaa minicik olan yengeme vermiştim onları.

şu an aklıma daha fazla bişey gelmiyor resmen. ben en iyisi burada noktalıyım blogu. zaten uzun zamandır yazdığım en uzun yazı olmuş. vay anasını!

0 insan evladı "Durun siz kardeşsiniz!" demiş: